GILGAMIŞ DESTANI ÖN BİLGİ


Gılgamış Destanı hakkında ilk söylenmesi gereken şey, bu destanın tek tanrılı dinlerin kutsal kitapları Kuran, İncil ve Tevrat’ın ilk örneklerinden biri olduğudur. İlk okuduğumda oldukça gençtim. Ben de herkes gibi masalsı bir destan olarak okumuştum ve unuttum gitti. Sonra aradan 50 yıl geçti, araya Kuran, Tevrat ve İncil okumaları girdi. Kuran ve Tevratın geniş yer verdiği Nuh Tufanının sırlarını arıyordum ki, Gılgamış Destanı yıllar sonra tekrar karşıma çıktı ve tekrar okumam gerekti. Ama bu defaki okumam farklıydı, kutsal kitapların teşbih sanatını öğrenmiştim ve artık onun bir masal olmadığını görebiliyordum.

Stel adı verilen taş kabartma ve oyma resimlerle anlatım çok daha eskilere dayanıyorsa da, tarihte bilinen ilk yazı MÖ 3000 yıllarında Sümerler tarafından icat edilen çivi yazısıdır. Bu yazı tekniğini daha sonraki yıllarda Akad, Babil ve Hitit uygarlıkları da kendi dillerine adapte ederek kullanmışlar. Tabii o yıllarda yazı yazmak ve okumak herkesin becerebildiği bir iş değilmiş, ancak krallar, saray görevlileri veya büyük tüccarlar bilirmiş. Tarlalarda çalışan veya hayvancılıkla uğraşan halkın büyük çoğunluğu ise yine atalarından gördükleri gibi ezbere dayalı anlatımı kullanırlarmış. Gılgamış metinlerinin destan olarak nitelenmesinin bir nedeni de bu sözlü anlatım geleneğidir.

Kuran, İncil ve Tevrat bugün dünyanın farklı ülkelerinde ve farklı dillerde nasıl yaygın olarak yazılıp okunuyorsa, Gılgamış Destanı da MÖ 3000 – MÖ 1500 yılları arasında Mezopotamya şehirlerinde öyle yaygınmış. Gılgamış yarı tanrı bir insanmış ve Gılgamış ismi "yaşlı bilge" demekmiş. Tıpkı bugün kullandığımız peygamber kelimesi gibi, yol gösterici anlamında kullanılırmış. 


MÖ 1500 yıllarında Hindistan yönünden yaklaşan başka bir tanrı ismi ve başka bir peygamber ismi belirmiş. Tanrı Ahura Mazda ve peygamberi Zarahustra! Ahura Mazda, "Mazda'nın Ruhu" anlamına geliyor. Mazda'nın ne anlam taşıdığı bilinmiyor ama ruhun öküz ahırlarındaki nefes ve idrar buharıyla ilintili bir kavram olduğunu okuduğumda, Mazda kelimesinin öküzden hareketle gücü ifade ettiğini düşünmüştüm. Zarahustra kelimesini ise Zerdüşt olarak biliyoruz, "parlak yıldız" anlamına geliyor. İncil'in İsa'yı parlak yıldız olarak tanımladığı hatırlanırsa, bu kelimenin de peygamber anlamında kullanıldığı görülür.  

Bu yeni din anlayışı İran'dan başlayarak tüm Mezopotamyayı etkisi altına almış. Gılgamış yavaş yavaş unutulmaya başlamış. Öyle ki,  Büyük İskender'in Persleri tarihe gömdüğü MÖ 325 yılında bile çoktan unutulmuş, kütüphanelerde saklanan eski bir evrak durumundaymış. 1946 yılındaki Ninova kazılarına kadar da kimse hatırlamamış. 

Ninovadaki Asurbanipal kütüphanesinde bulunan ilk örnek MÖ 1600 yıllarına ait ve Akatça dilinde yazılmış. Sonraki yıllarda MÖ 1200 yıllarına ait Hititçe ve MÖ 2650 yıllarına ait Sümerce örnekleri de bulundu. Allah'ın gönderdiği kitaplardan bilinen en eskisi, işte böyle açığa çıktı.


İyi okumalar.


***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder