AVESTA ÖN BİLGİ


Mezopotamya ve Sümerler, insanlık tarihinin yazılı belgelere dayanan en eski başlangıcı sayılır. Bugün 7,5 milyar olan dünya nüfusunun İsa döneminde 300 milyon olduğu hatırlanırsa, Sümerlerin yaşadığı MÖ 5000 yıllarında tüm dünya nüfusunun 20- 30 milyon civarında olduğu kabul edilebilir. İnsanlar, cinler, melekler, tanrılar hepsi bu nüfusun içindeymiş.

Sümerler An, Enlil, Enki (Ea), Sin, Utu (Şamaş) ve Adad isimli 6 büyük tanrıya inanırlarmış. Bu inanış bazı tanrı isimlerinin değişikliğe uğramasına rağmen Akad ve Babil dönemlerinde de devam etmiş. Gılgamış Destanı bu dönemlerde ortaya çıkmış. Bu genişleme sürecinde farklı toplumlar ve farklı anlayışlar sonucu farklı tanrılar belirmeye başlamış ve tanrıların sayısı artmış. Öyle ki, Hititler “1000 tanrılı ülke” olarak anılır olmuşlar.

Bu tanrısal karmaşa üzerine MÖ 2000 yıllarında Tanrılar Meclisi toplanmış ve birleşme kararı almışlar. O günlerdeki ismi U.Mar.Utu (Marduk) olan Güneş Tanrısını tek tanrı ilan etmişler. Çok Tanrılı dönemden Tek Tanrılı döneme geçiş işte böyle başlamış. Yan sütundan ulaşabileceğiniz Enuma Eliş Destanı o süreci ayrıntılı anlatır.

Ancak bu geçiş çok kolay olmamış, Marduk’tan Elohim’e, Elohim’den Eli’ye, Eli’den Allah’a bin yıllar almış. Bu süreç şimdi bile tamamlanmış değildir ve hala devam ediyor. Dünyanın Çin, Hindistan, Japonya gibi bölgeleri hala çok tanrılı dönemden kalan farklı inançlara bağlıdır.

Mazdeizm ve kutsal kitabı Avesta, MÖ 1500 yıllarında, işte bu geçiş dönemi sırasında ortaya çıkmış. Kuzey İran, Hindistan ve Türkistan bölgelerinden bazı toplumlar Tek Tanrı anlayışını kendi kültürlerine uyarlayarak kabul etmişler. Babillilerin Marduk dediği Güneş Tanrısına Türkler Gök Tanrı, Hintliler AhuraMazda (Mazda’nın Ruhu) demişler. Hintliler peygamberliği Zarahustra (Zerdüşt/Parlak Yıldız) olarak isimlendirmişler. Güneş Tanrısının kutsallığına istinaden güneşi ve ateşi kutsamışlar. Toplumsal kuralları Avesta (Hükümler) başlığı ile tanınan bir kitapta toplamışlar. Tevrat, İncil ve Kuran’ın zaman içinde farklı yorumlara tabi tutulup mezheplerle genişlediği gibi, Avesta da zaman içinde farklı mezheplere ayrılmış. Sığır derileri üzerine altınla yazılan farklı yazımları ortaya çıkmış.

Ancak her din ve kültür gibi onlar da zamanla bozulup yozlaşmışlar. Eski Sümer Tanrılarının insanlığı birleştirip yükseltmek idealini kaybetmişler. Güneş Tanrısının Bilim demek olduğunu ve Bilimin dünyayı sürekli değiştirdiğini unutmuşlar. Bunun sonucu zamanın gerisine düşmüşler ve MÖ 325 yılında Aristo’nun talebesi Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından yok edilip tarih sahnesinden silinmişler.

Sağ kalanlardan inançlarını sürdürmek isteyen bazıları Hindistan'daki dindaşlarının yanına göç etmişler. Ahuramazda ve Avesta kelimeleri Ortadoğu'da duyulmaz olmuş. Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın yayılma dönemlerinde ise tamamen unutulmuş. Araştırmacı Safa Kaçmaz, Müslümanlıktaki Alevi-Sünni ayrışmasının temelinde Avesta’dan intikal eden o eski inançların yattığını düşünür.

1755 yılında Fransız araştırmacı Anquetil Du Perron (1731-1805), Hindistan’a yaptığı bir seyahat sırasında Avesta’nın izini buldu ve araştırmaya başladı. Sırf bu amaçla altı yıl boyunca Hindistan’da kaldı. Zerdüşt din adamlarıyla çalışarak Avesta dilini öğrendi ve Avesta metinlerini elde etti. 1761 yılında ülkesine döndü ve Avesta’yı Fransızca olarak bilim dünyasına sundu.

Bu çalışma dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilgiyle karşılandı. Kürt asıllı doktor ve araştırmacı Sirac Kekuyon (Bilgin) (1948-2015), coğrafi ve kültürel olarak yakınlığı sebebiyle söz ettiğimiz Fransızca çeviriyi eksik gördüğü hususları açıklayarak Türkçeye çevirdi. Burada okuyacağınız çeviri Dr. Siraç Bilgin çevirisidir.


İyi okumalar.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder