Gılgamış Destanı 12. Tablet


" Keşke Tokmağı Marangoza bıraksaydım,

Karısı öz anam gibi saklardı onu,

Kızı kendi kız kardeşim gibi korurdu onu,

Ama ne çare Yeraltına düştü,

Ve Davul da düştü Yeraltına.! "

Bunun üzerine Enkidu şöyle dedi Gılgamış'a;

" Efendim, niçin ağlıyor ve kederleniyorsun?

Bugün Yeraltından geri getireceğim tkmağı,

Ve sana geri getireceğim Davulu."

Gılgamış şöyle dedi Enkidu'ya;

" Yeraltına inerken kulak ver uyarılarıma,

Pahalı bir giysi olmasın üzerinde, yabancı yerine koyarlar seni,

Güzel koku sürünme, çevrene üşüşür kokunu alanlar,

Sapanla taş atma, vurduklarının hayaleti kuşatır seni Yeraltında,

Sağa sola sallama elindeki sopayı, ürkütürsün hayaletleri,

Çizme giyme Yeraltında, gıcırdatma ayaklarını,

Öpme sevdiğin karını ve dövme sevmediğin karını,

Öpme sevdiğin oğlunu ve dövme sevmediğin oğlunu.

Yoksa Yeraltı karşı çıkar ve yakalar seni."

Yatağında yatan Nin Asu'nun anası,

Çıkardı kutsal omuzlarından şalını,

Ve göründü mermer bir vazoyu andıran memeleri,

Onu görünce Enkidu unuttu Efendisi'nin uyarılarını,

Pahalı bir giysi giydi ve yabancı biri olduğu anlaşıldı,

Güzel koku süründü ve kokuyu alanlar çevresine üşüştü,

Sapanla taş attı ve vurdukları kuşattılar onu,

Salladı sağa sola elindeki sopayı ve ürküttü hayaletleri,

Çizme giydi ve gıcırdattı ayaklarını Yeraltında,

Öptü sevdiği karısını ve dövdü sevmediği karısını,

Öptü sevdiği oğlunu ve dövdü sevmediği oğlunu,

Böylece Yeraltı karşı çıkıp yakaladı Onu,

Bundan dolayı, Enkidu bir daha çıkamadı Yeraltın'dan.

Ne Salgın, ne hastalıktır Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Acımasız Nergal değil Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Kahramanca bir savaşta ölmedi O,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan.

Bunun üzerine Gılgamış derin bir üzüntüye kapıldı Enkidu için,

Tek başına gitti Enlil'in tapınağı Ekur'a ve şöyle dedi Ona;

" Ey yüce Enlil, Tokmağı Yeraltına düşürdüm,

Davul da düştü onunla birlikte Yeraltına,

Ve onları aramak için oraya inen Enkidu’yu,

Yeraltı tutup yakaladı,

Ne salgın ne hastalıktır Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Acımasız Nergal değil Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Kahramanca bir savaşta ölmedi O,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan."

Ama yüce Enlil hiç cevap vermedi ona.

Bunun üzerine tek başına gitti Yüce Sin'i bulmaya ve şöyle dedi Ona;

" Ey yüce Sin, Tokmağı Yeraltına düşürdüm,

Davul da düştü onunla birlikte Yeraltına,

Ve onları aramak için oraya inen Enkidu’yu,

Yeraltı tutup yakaladı,

Ne salgın ne hastalıktır Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Acımasız Nergal değil Onu yakalayan,

Yeraltıdır Onu tutup bırakmayan,

Kahramanca bir savaşta ölmedi O,

Yerin altıdır Onu tutup bırakmayan.”

Ama yüce Sin hiç cevap vermedi ona.

Bunun üzerine tek başına gitti Yüce Enki’yi bulmaya ve şöyle dedi Ona;

" Ey yüce Enki, Tokmağı Yeraltına düşürdüm,

Davul da düştü onunla birlikte Yeraltına,

Ve onları aramak için oraya inen Enkidu’yu,

Yerin altı tutup yakaladı,

Ne salgın ne hastalıktır Onu yakalayan,

Yerin altıdır Onu tutup bırakmayan,

Acımasız Nergal değil Onu yakalayan,

Yerin altıdır Onu tutup bırakmayan,

Kahramanca bir savaşta ölmedi O,

Yerin altıdır Onu tutup bırakmayan.”

Ve yüce Enki yanıtladı Onu,

Seslendi korkusuz ve yiğit Nergal’e;

" Ey korkusuz ve yiğit Nergal,

Yerin altında bir pencere aç ki,

Enkidu'nun ruhu oradan çıksın,

Ve anlatsın kardeşine Cehennem'in geleneklerini."

Korkusuz ve yiğit Nergal Enki'nin dediğini yaptı,

Açtı Cehennem'de bir pencere,

Ve Enkidu'nun hayaleti (ruhu) çıktı Cehennem' den,

Atıldılar birbirlerinin kollarına ve kucaklaştılar hasretle,

Sonra koyuldular iç çekerek konuşmaya;

" Anlat dostum anlat, anlat bana Cehennem'de gördüklerini."

" Anlatamam dostum, hiçbir şey anlatamam,

Çünkü gözyaşlarına boğulursun anlatırsam."

" Anlat dostum, varsın gözyaşlarına boğulayım."

" Bunca hazla dokunduğun bedenimi,

Şimdi kurtlar kemiriyor erimiş bir kumaş gibi!

Bunca hazla dokunduğun bedenimi,


Şimdi toz kaplamış çatlamış bir toprak gibi! " 

"Eyvah!" diye bağırdı Gılgamış yere yığılırken;

" Sadece tek oğlu olanı, gördün mü? "

" Gördüm; Hıçkıra hıçkıra ağlıyor duvarın tek dayanağı önünde." 

" İki oğlu olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Oturmuş iki tuğlanın üzerine, yemek yiyor." 

" Üç oğlu olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Su içiyor çölde taşıdığı serin tulumlardan." 

" Dört oğlu olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Dört at koşulmuş bir araba sahibi kadar mutlu." 

" Beş oğlu olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; İyi bir yazıcı gibi hiçbir sıkıntısı yok, 

Ve Saray'a kabul ediliyor dilediğinde." 

"Altı oğlu olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Bir köylü gibi mutlu." 

" Yedi oğlu olanı, gördün mü? "

" Gördüm; Tanrıların yanına oturmuş, şarkı dinliyor." 

" Mirasçısı olmayanı, gördün mü? " 

" Gördüm; …..'i yiyor." 

" Saray' da hizmet edeni, gördün mü? " 

" Gördüm; Güzel bir bayrak gibi salınıyor." 

" Hiç çocuğu olmayan kadını, gördün mü? " 

" Gördüm; Kırık bir çömlekmiş gibi hiç kimse hoşlanmıyor ondan." 

" Karı koynuna girmeyen genç adamı, gördün mü? " 

" Gördüm; Yardım etmek için bir ip uzatılıyor ona ve o üzülüyor buna." 

“Erkek koynuna girmemiş genç kadını, gördün mü?”

" Gördüm; Yardım etmek için bir gül uzatılıyor ona ve o üzülüyor buna." 

" …’yi, gördün mü? " 

" Gördüm; Kurtların parçaladığı bir öküz gibi debeleniyor."

" Savaşta ölmüş olanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Babası ve anası gurur duyuyor onunla ve karısı üzülüyor ona." 

" Hayaletine (ruhuna) hizmet edecek kimsesi olmayanı, gördün mü? " 

" Gördüm; Yemek artıkları ve sokağa atılmış kırıntıları yiyor." 

"Gemi direğinden düşeni gördün mü? "

" Gördüm; Anasını çağırıyor kurtarsınlar diye!"

" Aniden öleni, gördün mü? "

" Gördüm; Yatağında yatıyor, soğuk su içiyor! "

" Erken ölenleri, gördün mü? " 

" Gördüm; Tereyağı ve balla donatılmış altın ve gümüşten bir masanın önünde oynuyorlar! " 

" Ateşe atılanı, gördün mü? " 

" Görmedim; Onun hayaleti Yeraltında değil, göğe yükselmiş! " 

" Cesedi çöle terk edilmiş olanı, gördün mü? "

" Gördüm; Cehennem' de onun hayaleti rahat yüzü görmüyor!"

(12. tabletin sonu)


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder