Gılgamış Destanı 3. Tablet


Açıp ağızlarını söze başlayan Ulu Yaşlılar şöyle dediler Gılgamış'a;

"Gücüne kuvvetine güvenme Gılgamış. İyi kolla kendini ki, etkili olsun kılıç darbelerin,

Önden giden kurtarır arkadaşını ve yolları bilen korur arkadaşını,


( Kuranın en önemli kavramlarından biri “takva” kavramıdır. Korkmak, sakınmak, sorumluluk, duyarlılık, erdem, gibi farklı farklı anlamlar veriliyor.

Bu kavram, üç harfli (vav, kaf, ye) “vaki” kökünden doğuyor ve takva, ittika, müttaki gibi türev kelimeleri üretiyor. Kök kelime olan “vaki”, “korumak ve korunmak” anlamlarını aynı anda içeriyor. Bu durumda türev kelimeler şu anlamları kazanıyor;

“Takva”: Koruyup korunma. ”İttika: Koruyup korunmak. “Müttaki”: Koruyup korunan.

Gılgamış ile Enkidu’nun yol hazırlıklarını anlatan bu konuşmalar, takva kavramının bilinen ilk örneği gibi görünüyor. )
 

Bırak önden gitsin Enkidu, O biliyor Sedir Ormanı'na varan yolu,

Savaşmaya alışkındır, ustasıdır vuruşmanın,

Dostunu koruyacak ve sağ salim ulaştıracaktır hedefe,

Tuzakların önüne götürmesi gerekse de onu,

Biz Ulu Yaşlılar, Kralımızı sana emanet ediyoruz Enkidu,

Sen yönlendireceksin onu, sağ salim bize kavuşturmak için."

O zaman açtı ağzını Gılgamış, söze başladı ve şöyle dedi Enkidu'ya;

"Hadi dostum, gidelim Yüce Saraya, Ulu Kraliçe Ninsuna'yı bulmaya,

Gidilecek güvenli yolu söyleyecektir bize, her şeyi bilen bilge, akıllı Ninsuna,"

Böylece ele ele verip Gılgamış ve Enkidu,

Gittiler Yüce Saraya Ulu Kraliçe Ninsuna'yı bulmaya.

Gılgamış ilerleyip çıktı Kraliçe'nin huzuruna ve dedi ona;

"Ey Ninsuna, Huvava 'ya giden uzun yolu aşacak,

Bu sonu belirsiz vuruşmayı göğüsleyecek

Ve bu tehlikeli serüvene atılacak kadar,

Sedir Ormanı'na varıp zalim Huvava'yı öldürecek kadar,

Ve Şamaş'ın nefret ettiği bu uğursuz yaratığı,

Yeryüzünden temizleyecek kadar güçlü hissediyorum kendimi,

Ve gücüm eksilmeyecek döneceğim ana kadar."

( Kırık nedeniyle okunamayan satırlar...)

Çekildi Ninsuna odasına, yıkandı arındırıcı çövenle,

Bir fistan giydi kendine yakışan

Ve bir gerdanlık taktı göğsünü güzel gösteren,

Süslendi böylece başında tacıyla,

("Yer" den söz eden bir satır kırık, okunamıyor…)

Yukarıya, terasa çıktı. Orada Şamaş'a bir tütsü yaktı

Ve bir adak adadı ona. Sonra ellerini kaldırarak seslendi ona;

"Bana oğul diye nasip ettiğin Gılgamış'a,

Niçin yorulmak nedir bilmeyen bir ruh ihsan ettin?

Şimdi de kışkırttın onu Huvava'ya giden uzun yolu aşmaya,

Bu sonu belirsiz vuruşmayı göğüslemeye,

Ve bu tehlikeli serüvene atılmaya, döneceği ana kadar,

Sedir Ormanı'na varıp zalim Huvava'yı öldürmeye,

Senin nefret ettiğin bu uğursuz yaratığı yeryüzünden temizlemeye,

Bari seni seven baban Ay’a söyle ki, senin olmadığın gecelerde,

Can oğlumu emanet etsin gecenin bekçilerine, akşamın yıldızlarına,"

( Gündüzün ışık kaynağı Güneş, gecenin ışık kaynağı Ay’dır. Gündüz aydınlık, Gece karanlıktır. Dini literatürde ışık bilgiyle özdeştir, aydınlanmak demektir. Buna karşılık Gece karanlıktır ve karanlık bilgisiz kalmak demektir. Kuran 78 ayetinde geceden, 25 ayetinde gündüzden söz eder. Bu ayetlerde bilgisiz kalınan gündüzler geceye, buna karşılık bilgiyle aydınlatılan geceler gündüze benzetilir. Hedef karanlığı aydınlatmak olduğu içindir ki dinler tarihi güneş tanrısı Şamaş’la başlamaz, Ay tanrısı Sin ile başlar. Güneş Tanrısı Şamaş’ın Ay Tanrısı Sin’in oğlu olması, Ay tanrı zamanında az olan bilginin artması demektir. Bu sembolizmde gecenin bekçisi olan yıldızlar, insanları aydınlatıp korumaları için vekil edilen peygamberler ve bilgelerdir. Kavramlar zamanla değişiyor olsa da, bu sembolizmin izleri Tevrat, İncil ve Kuran'da hala görünmektedir. )

Tütsüyü söndürdükten sonra yakarışını uzun süre tekrarladı

Ve Enkidu'ya seslenerek muradını açıkladı ona;

“ Ey güçlü Enkidu, etimden ve kanımdan değilsin ama,

Şimdi Gılgamış'ın en yakınları, rahibeleri, fahişeleri,

Ve tapınak hizmetçileri adına yakarıyorum sana.”

Böylece Enkidu'ya verdi bu görevi,

Rahibeler ve Tanrıların Kızları insanlara güç verirken,

Ben diyordu Ninsuna Enkidu'ya; " Artık seni oğul olarak kabul ettim."

Ve Enkidu dedi Ninsuna'ya; "Gılgamış Sedir Ormanı’na varıp dönünceye kadar,

Aylar geçmesi gerekse de, Yıllar geçmesi gerekse de,

( Burada bir Kuran ayetini hatırlamamak imkansızdır. "Bir vakitler Musa yardımcısına demişti ki; İki denizin birleştiği yere gideceğim ve ulaşıncaya kadar durmayacağım, yıllarımı alsa bile. Kehf 18/60"
Şüphe yok ki Gılgamış’ın bu yolculuğu, İki denizin birleştiği yere giden Musa’nın yolculuğundan farksızdır. Bu Destanı sadece bir efsane olarak okumak büyük kayıp. )


Enkidu kardeşini koruyacak ve sağ salim geri getirecektir,

Tuzakların önüne götürmesi gerekse de onu."

( Yirmi beş satır kırık, okunamıyor. Tabletin sonuna doğru okunabilen cümleler şunlar…)

" Biz Ulu Yaşlılar, Kralımızı sana emanet ediyoruz Enkidu,

Sen yönlendireceksin onu, sağ salim bize kavuşturmak için."

Enkidu açtı ağzını ve söze başlayarak şöyle dedi Gılgamış'a;

"Dostum bir kere daha..."

(Üçüncü tabletin sonu)


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder